Bölüm 3: Değişen dünya, değişen korku oyunları: Zor hayatlar, kolay oyunlar (2005- 2013)
Korku oyunları yazı dizimizin ilk 2 bölümünde korkularımızla nasıl ve ne zaman tanıştığımızı ve daha sonraki yıllarda nasıl muhteşem bir korku şöleninden geçtiğimizi görmüş, 90’lı yılları bitirmiş 2000’lerin ortalarına kadar gelerek hayatlarımız boyunca unutamayacağımız korku oyunlarının bizde bıraktığı derin izleri incelemiştik. Zaman çok çabuk geçer, en güzel günler hiç anlamadığımız noktada son bulur. Bizler de 1990–2005 dönemini bir rüya gibi yaşayıp bu altın dönemi istemesek de geride bıraktık. Bu bölümde ise 2005 yılından günümüze kadar olan dönemde hayatta kalma-korku oyunları ve hayatlarımızın nasıl ve neden değiştiğine bakıyoruz.
Takvimler 2005 yılını gösterdiğinde artık o eski korkuları çok arayacağımızı anlamıştık. Korku oyunları da herşey gibi yavaş yavaş değişmeye başlıyordu… 15 yıllık altın dönem dediğimiz dönemde Alone in The Dark, Resident Evil, Silent Hill gibi korku efsaneleriyle tanışmış bir nesil için bu ne acı verici bir tecrübeydi! Ne olmuştu da kabusumuz haline gelen bu muhteşem korku efsaneleri değişime uğramaya başlamış, artık oyunlar korku yerine basitlikle örülmüş aksiyona ve hıza önem vermişti? Elimizde sadece bir bıçak, sopa, en fazla sınırlı cephaneye sahip birkaç çeşit silah varken, kim elimize sınırsız mermileri, taramalı tüfekleri, sniperları, tutuşturmuştu?! Ne zamandan beri amacımız kaçmak, saklanmak, anlamak ve bilinmezleri çözmekken, 1000 tane zombi öldürmek oldu? Aniden önümüze fırlayarak aklımızı alan zombiler ne zaman motosiklet kullanacak kadar akıllandı? Bu yaratıklara komando eğitimini kim verdi?! Yalnızlığın ve çaresizliğin verdiği o heyecanı kim bizden aldı? Ya o akıl zorlayıcı güzelim bulmacalar, mistik müzikler ve psikolojik korkulara ne oldu?
Çok mu soru sordum yoksa çok mu olumsuz başladım dersiniz? Hiç mi güzel bir değişim olmadı bu dönemde? Elbette oldu, ama bu iyiye doğru giden değişimin birkaç istisna dışında korku oyunlarımız için olduğunu söylemek zor… Teknoloji adına büyük ilerlemeler yaşanırken ne yazık ki bu yeni dönemde genel olarak hayatta kalma-korku oyunlarımız adına değişim pek içaçıcı değildi. Çünkü teknolojinin hayatı kolaylaştırdığı sanılırken aslında hayatlarımız gitgide zorlaşıyor; görünmeyen yüklerimize yeni yükler, zincirlerimize yeni halkalar ekleniyordu… Geniş zamanlar bulamıyorduk artık ne oyunlar ne de başka şeyler için… Yani hayat zorlaşırken oyunlar kolaylaşıyordu! Bu belki de kaçınılmazdı; çünkü koca gün sevmediği bir işte sevmediği insanlarla çalışmak zorunda olan, her gün aynı saatte aynı yoldan bir yere giden ama aslında nereye gittiğini bile bilmeyen insanoğlunun oyunlara ayıracak pek vakti yoktu! Ne yarış atına döndürülen çocuk ve gençlerin ne de bu yarış atlarını doyurmak zorunda olan ruhları alınmış ana-babalarının korkmaya, korkarken de düşünmeye hiç halleri kalmamıştı… Ekranlarımız çok net, geleceğimiz belirsizdi çünkü…
Önce ruhlarımız yoruldu ve tembelleşti sonra da beyinlerimiz ve düşünmeyi bıraktık böylece… Durum böyle olunca uzun saatler süren oyunların süreleri kısaltıldı, zorlu bulmacalar yerini dolu şarjörlere, derin hikayeler yerini anlık görevlere bıraktı! Her şey gibi korku oyunlarımız da zamana yenik düşmüş değişmek zorunda kalmıştı. Değişim kaçınılmazdır evet, değişmeyen tek şey değişimin kendisidir evet, ama buna sığınarak kolaya kaçmak, korku oyunu diye birbirinin aynı korkutamayan oyunlarla oyuncuları oyalamak kabul edilemez.
Ama maalesef tüketim çılgınlığı çağında her şey hızlı ve kolay olmak zorundaydı işte! Kolay yemekler, kolay içecekler, kolay ilişkiler, kolay oyunlar… Bir vur-kır-geç çağı… İşinden, okulundan yorgun argın evine dönen insanlar saatlerce ekran karşısında korkup bulmaca çözecek enerjiyi kendilerinde bulamadıkları için çok kan kaybetti eski korkularımız! Hayat daha korkunçken oyunlar payına düşen korkudan çok şey kaybetti ne yazık ki… Üstelik önce gerçek hayatın bulmacalarını çözmemiz gerekiyordu! Nihayetinde genel olarak en zor bulmacanın bir anahtarı bulup kapıyı açmak ya da silahla bir düğmeye ateş etmek olduğu bu yeni korkutamama çağına hoşgeldiniz!
Değişimin ilk işaretleri: Resident Evil’ın dönüşümü…
Korku oyunlarındaki değişimin ilk işaretlerini öncesinde muhteşem bir seriye sahip olan Resident Evil da görmeye başladık. İlk olarak 2005 yılında PS2 ve GameCube için çıkan Resident Evil 4; bu seri için dönüşümün ilk işareti olarak korku oyunları tarihine geçti. Leon Scott Kennedy’yi kontrol ettiğimiz oyunda kamera açısı omuz üzerine alınmış, aksiyon oranı arttırılarak bulmacalar çok azaltılmıştı. Grafikler daha güzel ve gerçekci, sesler daha iyiydi ama o korkutucu ve gizemli hava yok olmuştu. Resident Evil 4’te zombiler pek bi akıllanmış topluca mücadelelere girer olmuştu. Testere kullanmayı da becerebilen zombiler, artık yavaş yürümüyor bazen bizden bile hızlı koşuyordu.
Haksızlık ta etmeyelim, yine de Resident Evil 4 değişimin ilk işareti olarak sıradaki Resident Evil oyunlarına göre elbette iyi bir oyundu… Çünkü ondan sonra gelecek korku oyunlarında işin büyüsü iyice kaçmış ve korku oyunları yavaş yavaş savaş oyunlarına dönmeye başlamıştı. Diyebiliriz ki hayatta kalma-korku oyunları yerini aksiyon-korkuya bırakıyordu. Ama yapımcılar korkunun içine aksiyon dozunu fazla kaçırınca tüm sihir gidiyor, eski korku tadını özler oluyorduk. Böylece Resident Evil 4 değişimin başladığı noktayı göstererek yeni dönemin korku oyunlarına bundan sonra gitmek zorunda kalacakları yolu açmış oldu.
Resident Evil 4’ün nasıl bir oyun olduğunu aşağıdaki videoda izleyebilirsiniz
Resident Evil’ın nasıl bir hal alacağını 2009 yılında iyice anlamış olacaktık. 2009 ilkbaharında PC, PS3 ve Xbox 360 platformları için raflarda yerini alan Resident Evil 5 artık o saf korku’nun tarihe karıştığını ispatlamış oldu. Chris Redfield’ı yönettiğimiz oyun Afrikada geçiyor ve bayan karakter Sheva Alomar’ı her an yanımıza dahil ediyordu. Sürekli yanımızda yer alan Sheva; o yalnızlık duygusunu yok etmiş pek çok anda bizi hayata döndürmüştü. İyi bir savaşçıydı Sheva; korkmamamız için elinden geleni yapıyordu! Resident Evil 5’te grafikler çağ atlamış, efekt ve sesler de çok iyi yapılmıştı ama korkutamıyordu işte! Zombi olmayan parazitli insanlar çok hızlıydılar! Motosiklette akrobatik hareketler yapabilen bu yaratıklar takım savaşında da ustaydılar üstelik! Tabanca, tüfek, taramalı gibi pek çok silahın olduğu oyunda bol cephaneniz biterse üzülmüyordunuz çünkü yanınızda Sheva vardı… Resident Evil 5; bazı oyuncular ve otoritelerce başarılı bulunmuş bazıları ise oyunu seriye hakaret olarak algılamıştı.
Oysa biz bir Resident Evil oyununda karanlığın içinden titreyerek geçer, sınırlı cephane ve sağlıkla nasıl bir ölüm kalım mücadelesi verirdik! Zombi gibi zombi olan düşmanlarımız zeki değillerdi ama gerçekten korkunçlardı! Biz mi çok küçüktük ya da ilk defa gördüğümüz için mi onlardan o kadar korkmuştuk? Neydi bu korku’nun sırrı? Bugün elbette korku oyunlarının kontroller açısından çağ dışı kalmış ilk 3 Resident Evil oyunundaki gibi bir kontrol sistemiyle sunulmasını bekleyemeyiz ama en azından o eski korku dolu mekanları, o korkunç yaratıkları ve bulmacaları geri isteme hakkımız var! Çünkü biz; eski korku oyunlarımızda zorlu bulmacaları çözerken daha da gerilir bunun oyuna ayrı bir heyecan ve hava kattığını bilirdik. Her korku’nun içinde hüzün ve umutta vardır… Resident Evil 1’in ünlü piyano bulmacasında çalan Moonlight Sonata’nun verdiği hüznü ve umudu Resident Evil 5’in hangi sahnesinde yaşadınız? Bizim gibi düşünen yapımcılar belki de bu yüzden Resident Evil 5’in ek paketi Lost in Nightmare’de Jill Valentine’ e Moonlight Sonata’yı çaldırmışlardır… Yani pardon; ek bir ücret vererek bir sahnesinde bu hüznü yaşadınız!
Resident Evil 5’in macera dolu dünyasını buradan izleyebilirsiniz
Sonuç olarak Resident Evil 5 başarılı bir aksiyon oyunu olarak kayıtlara geçse de eski Resident Evil oyunlarıyla alakası olmayan bir korkutamama oyunu olarak hafızalarımızda yer etmiş oldu… Dolayısıyla eskisi gibi korkma umudumuz, gelecek Resident Evil oyununa kalıyordu.
2012 yılına geldiğimizde durum daha da vahim bir hal alıyordu çünkü Resident Evil 6 beğenimize sunuldu! Aksiyon dozunun azaltılıp köklerine dönüş yapabileceğini sananlar fena halde yanılmışlardı. Aksiyonda çağ atlayan(!) Resident Evil 6, korkularda dibe vurmuştu. Call of Evil diyebileceğimiz oyun; pek çok akrobatik savaş sanatını bize sunuyor, zombilerle ramboculuk oynamamızı istiyordu!
Oysa biz zombilerin yavaş ve eli boş olanını sevmiştik, elinde taramalı silah olanını değil! Eh tabi devir değişmişti, insanlar yorgun ve düşünemez haldeydi, tüm gün hayat korkunç yüzünü göstermiş, çözemediği bilmeceler çıkarmıştı karşısına… Vurup geçmeli, bilinmezlerle uğraşmamalıydı! Öyle de oldu hiç bilmecelerle uğraşmadık, biz de kırıp geçtik! Anlamıştık ki yeni çağın Resident Evil’ı böyleydi…
Aksiyonda sınır tanımayan Resident Evil 6’nın oynanış videosunu aşağıda izleyebilirsiniz
Last of Us’ın bu listede ne işi var Allah aşkına. Oyunda zombiler var ama gram korkutmuyorki. Sadece saçma yapay zekalarıyla güldürüyorlar. Zaten muhimmat sıkıntısıda yok. Listenin amacına uymuyor. Korkunun”K” sı yok. Bence hayatta kalma oyunları listesi olsa oraya bile sokmam..
Easy yerine Hard oyna bence 🙂
ya oyun oynamayı bilmiyorsun yada kolay seçeneğinde cod oynar gibi oynadın, zorluğu arttırarak bir daha dene derim ozaman gerilim ne anlama geliyor anlarsın
Tam olarak eski Gameshow’lardan ve spotçu Ahmet abinin dükkanındaki oyunlardan harmanlanarak yazılmış bir yazı. Fatal Frame’siz, Penumbra’sız, WOD içermeyen korku oyunları tarihi, çok süper olmuş gerçekten. Birde Last of Us’ı korku oyunu niyetine oynayanlar COD Zombie Modunu da korku oyunu diye oynuyordur.