Kickstarter’da büyük bir başarı yakalayan ve 2,5 yılda geliştirilen Pillars of Eternity, Baldur’s Gate ve Icewind Dale serilerinin ruhani veliahtı olarak 2015 ortasında bizlere merhaba dedi. Yazar kadrosunda efsane isim Chris Avellone’u bulunduran oyunun yönetmeni ise Josh Sawyer. Tam anlamıyla oldschool bir RPG yapmayı hedefleyen ekip, bu isteğin hakkını veren bir oyunla karşımıza çıkmış. Taktiksel dövüş sistemi, çok ama çok fazla okunacak yazı, derin diyaloglar, ilginç yan görevler ve izometrik kamera açısıyla dinozor RPG hayranlarını tatmin edecek oyun, yeni nesil oyuncular tarafından da kesinlikle denenmeli.

Pillars of Eternity, tamamen özgün Eora adlı bir dünyada geçiyor. İşin daha da güzel yanı ise oyunun sadece bu dünyanın bir köşesi olan Eastern Reach adlı kısımda geçiyor olması. Aynı evrende daha fazla oyun için açık kapı bırakan Obsidian, şimdiden genişleme paketi çalışmalarına başlamış durumda ve devam oyunu için de yeşil ışık yakıldı. Eora’yı son derece başarılı kılan en önemli özelliği, kolay anlaşılabilir ve ilişki kurulabilir bir dünya olması. Ülkeler ve güç odağı gruplar arasındaki çıkar çatışmaları, güç çatışmaları, ırkçılık, bağımsızlık mücadeleleri, din ve bilim çakışması gibi pek çok detay, Eora’yı gerçekçi kılıyor. Aedyr Empire denen büyük imparatorluğun Doğu’daki kolonisi olan Dyrwood, tıpkı ABD gibi isyan edip bağımsızlığını kazanan bir grup. Aynı zamanda Dyrwood’un hemen kuzeyinde din odaklı bir ayaklanmayla kurulan yobaz bir devlet ve güneyinde ise Venedik gibi güçlü ve buram buram İtalya kokan bir ticaret cumhuriyetinin kalıntıları yer alıyor.

Kölelik ve ırkçılık gibi insanlığın önemli sorunları Eora’da da büyük önem taşıyor. Ayrıca farklı farklı tanrılara inanan grupların birbirleriyle savaşları da barışa gölge düşüren olaylar arasında. Eora’da toplumlar pek çok farklı tanrıya inanıyor. Aslında hiçbirinin varlığını inkâr etmezlerken, kendilerine o anda yardımcı olabilecek olan tanrıya dua ediyorlar ve özel durum duaları dışında genel ibadetlerini ise fikrini kendine yakın gördükleri tanrılara yapıyorlar. Bu durum, toplumlar arasındaki savaşların aynı zamanda tanrılar arasında savaşlar olarak yorumlanmasına da yol açıyor. Teknolojik olarak Rönesans dönemini yansıtan Eora’da animancy adı verilen ruh bilimi büyük tartışma kaynağı. Dindar odaklar ruh bilimini kâfirlik ve tanrıların işine müdahale olarak yorumlasa da, bazı dindar odaklar ve özellikle ölümsüzlük peşindeki zengin aileler ruh bilimini destekliyor. Aedyr imparatorluğunda yasak olan animancy, Dyrwood’da tartışmalı da olsa kendine yer buluyor ve oyunun öyküsünde önemli bir yer kaplıyor.


Oyuna başlarken karakterimiz yeni bir yaşam kurmak için Gilded Vale kasabasına doğru yol alan bir karavanda hasta düşüyor. Tedavi olmak için malzeme ararken biawac adlı, ruhları söküp alan büyülü bir rüzgâra yakalanan kahramanımız ölmek yerine bir Watcher’a dönüşüyor. Watcher’lar, dünyada kalmış ruhları görüp onlarla iletişim kurabilen, hem kendi eski hayatlarını hem de başkalarının eski hayatlarını görebilen, insanların ruhlarını okuyup anılarını görebilen ve amaçlarını anlayabilen özel yetenekli kişiler. Ancak baş etmesi oldukça zor olan bu durumdan kurtulmak isteyen karakterimiz kendini amansız bir maceranın içinde buluyor. Çünkü tanrılığını ilan eden dinci kralın öldürülmesinin ardından yıllardır “ruhsuz” olarak dünyaya gelen çocuklar, toplumların geleceğini tehdit ederken animancy ve her türlü ruh bilimi çaresiz insanların hedefinde ve Eastern Reach bölgesi kaotik günler geçirmekte.

Oyunda 6 ırk ve 11 sınıf bulunuyor. Aynı zamanda seçtiğiniz ırktan bir de geçmiş seçiyorsunuz ve çeşitlilik daha da artmış oluyor. Standart fantezi ırkları ve sınıflarının yanısıra iki özgün ırk ve iki özgün sınıf bulunuyor ki bu kısımda bunlardan bahsedeceğim. Elf’lerden bile uzun kulaklı ve Cüce’lerden bile kısa boylu Orlan’lar, köleliğin ve ırkçılığın odakları konumundalar. Çeviklikleri ve zihinsel güçleriyle öne çıksalar da, pek çok ırk tarafından ilkel kabul edilen Orlan’lar, Eora’da yıllarca köle olarak kullanıldıktan sonra yeni yeni özgürlüklerine kavuşuyorlar. Ancak bu, ırkçılığa maruz kalmalarını engellemiyor. Godlike ırkı ise oyunun en ilginç ırkı. Diğer ırkların vücutlarına sahip olabilen bu ırk, aslında kendi başına bir ırk değil. 5 ırktan tanrılara atfedilen özelliklerle doğan bu mutantlar toplum tarafından zaman zaman hayranlıkla zaman zamansa korkuyla karşılanıyorlar. Genellikle kafalarında bulunan ve ilişkilendirildikleri tanrının özelliklerine sahip yapılar yüzünden kask takamayan bu ırk, RPG öğelerine destek veren ilginç bir ırk olduğu için roleplay deneyimini katlamak isteyen oyunculara tavsiyemdir.

Karakter yaratırken kültürüne kadar seçim şansımız var.

Karakter yaratırken kültürüne kadar seçim şansımız var.

Sınıflara gelecek olursak da Cipher ve Chanter dikkat çekiyor. Cipher, ruh kırbacı özelliği sayesinde standart saldırılarla focus puanı biriktirip bu puanlarla ruh büyüsü yapan özel bir sınıf. Diğer büyücü sınıfların aksine dinlenme başına veya çatışma başına büyü sınırı yok, sadece focus puanını artırması yeterli. Chanter’lar ise savaş alanında ilahiler söyleyerek dostlarına güç, düşmanlarına ise kötü etkiler veren aura’lar oluşturuyor. Söyledikçe “cümle” biriktiren chanter’lar, bu cümleleri kullanarak çeşitli büyüler yapabiliyorlar. Önemli bir özellikleri de ilahilerini söylerken bir yandan normal silahlarıyla savaşmaya devam edebilmeleri. Yani sürekli olarak buff veren, bir yandan savaşan ve cümleleri dolunca büyü de yapabilen oldukça güçlü bir sınıf.

Sayfalar: 1 2 3