Yepyeni yazı dizimiz Küçük Dev Oyunlar’da her hafta, AAA oyun bütçesine ve boyutuna sahip olmayan, ancak oynaması yine de keyifli oyunları sizlere aktaracağım. Bu oyunlar bağımsız yapımlar olabileceği gibi, bu haftanın konuğu CounterSpy gibi yapımcı desteğiyle çıkan ama yine de özgün ve küçük olan oyunlar da olabilecek. Şimdi nükleer sığınaklarınıza gidip erzaklarınızı kontrol edin, çünkü soğuk savaş geri dönüyor!

CounterSpy, soğuk savaş döneminde geçen 2,5D bir platform/shooter/stealth oyunu. Uzay yarışının bambaşka bir hal aldığı bu alternatif ortamda, iki dünya devi de Ay’a ilk nükleer füzeyi atan ülke olmak yolunda çalışıyor. Ülkelerin isimlerinin geçmediği oyunda oldukça karikatürize olmakla beraber bariz bir şekilde hangi ülkenin hangisi olduğunu anlayabiliyorsunuz. Amerika, Emperyalistler olarak geçerken Sovyetler ise Sosyalistler olarak geçiyor. Emperyalistler’de mavi renk hakimken Sosyalistler’de kırmızı renk hakim. Üslerinin tasarımlarında da belli başlı farklılıklar varken, esas dikkat çeken nokta belki de benzer yanları. Zaten CounterSpy da bizlere bundan bahsetmek istiyor.

İki tarafı da tutmayan oyunda, her iki tarafın da ne derece saçmaladığını ve dünyayı nasıl tehdit ettiğini gören C.O.U.N.T.E.R. adlı bir örgütün casusu olarak oynuyoruz. Bu örgüt, İngilizce bilenlerin adından da anlayabileceği gibi bu tehdide bir karşılık vererek dünyayı korumayı amaçlıyor. Hedefimiz, bu ülkelerin üslerine sızıp gizli planlarını çalarak onların bu nükleer denemeleri gerçekleştirmelerini önlemek. Bu süreçte karakterimizi güçlendirmek için iksir formülleri, daha iyi silahlar için silah şemaları ve temel olarak para da toplayabiliyoruz. Üstelik direkt para olarak eklenen eşyalar, belge olarak geçiyorlar ve isimleri hem esprili hem de iğneleyici. Oyun adeta her fırsatta soğuk savaşın ne kadar saçma olduğunu vurgulamak istiyor. Üslerde bulunan posterlerdeki yazılar bile, en azından Amerika tarafında olanlar çünkü onları anlayabildim, sert bir kara mizah anlayışına sahip. Böylece aslında güçlü bir hikaye olgusu yokken bile oyuna gerçekçi bir mekan ve amaç hissi verip bir yandan da dünya tarihi hakkında düşünmenizi sağlıyorlar.

Fotorealistik 3D grafikler yerine soldan sağa akan eski tip bir atari oyunu tasarımında ve sulu boyayla boyanmış gibi görünen bölümlerde geçen oyunun sanat tarzı oyuna çok şey katıyor. Özellikle soğuk savaş döneminde her iki tarafın da çıkarıp etrafa astığı propaganda posterlerindeki görsel tarza benzer bir görselliğe sahip olduğu için, oyunun zaman ve mekan havası da desteklenmiş oluyor. Ayrıca dışarıda geçen kısacık sürelerde kar yağışı gibi efektlerin 1-2 pikselle bile olsa oldukça gerçekçi bir şekilde işlendiğini belirtmekte fayda var. Ortamda önünden, arkasından geçilebilen cisimler ve arka planda düşmanlar bulununca da derinlik sağlanmış oluyor ve bu yüzden 2,5D deniyor. Kaldı ki, oyunun en belirgin özelliği de burada devreye giriyor. Değişken bakış açısı sistemi.

İlerlediğiniz bölümlerde düşmanlar tamamen sizin çizgisel hizanızda olabilir. Bu durumda önünden yürüyüp geçtiğiniz bazı cisimlerin, ki bu cisimler sarı siyah bantlı desenelerle belirtiliyor, arkasına siper alabiliyorsunuz. Sipere girdiğinizde ise kamera bir anda sırtınıza kayıyor ve siz önceden yandan gördüğünüz koridoru karakterinizin açısından görüp karşınızdaki düşmanlarla bu şekilde çatışıyorsunuz. Aynı zamanda yine düz bir şekilde yürürken, arka planda odanın derinliklerine doğru başka düşmanlar olabiliyor. Sipere girmezseniz dümdüz karşıya ateş ederken sipere girdiğinizde bu sefer de o odanın iç tarafına doğru bakıyor ve oradaki düşmanları öldürebiliyorsunuz. Yani oyun bir platform/gizlilik oyunu ile third person shooter arasında değişim gösteriyor. Bölümlerde bulunan bazı patlayıcıları patlatarak düşmanları kolayca yok edebiliyorsunuz. Ayrıca gizlilik kullanarak her adam öldürdüğünüzde puan çarpanınız artıyor, görünmeden ilerlediğiniz sürece hep daha yüksek puanlar alarak ilerleyebiliyorsunuz. Bu da liderlik tahtası için yarışan oyunculara bir yöntem sağlarken, bölüm sonunda puanınız paraya dönüştüğü için sıradan oyunculara da yardımcı oluyor.

Gizlilik size çok şey kazandırabilir.

Gizlilik size çok şey kazandırabilir.

Oyundaki temel ilerleyişiniz, her bölümde farklı miktarlarda yer alan gizli planları çalarak oluyor. Belli bir sayıda gizli plan çaldığınızda da son bölümü yapabiliyorsunuz. Rastgele oluşturulan bölümleri tekrar tekrar oynamak uzun bir süre sıkmayabiliyor. Rastgele oluşturma yöntemi oyunun kurtarıcılarından biri olmuş. Aynı zamanda iksir formüllerini ve silah şemalarını ararken de bu rastgele bölümler her seferinde yeni bir şey deniyormuş hissini veriyor. Ancak dikkat edilmesi gereken bir nokta var, her görevden sonra oyun zorlaşıyor ve her gün iki ülkeden birinde görev yapma şansınız var. Genellikle birinde iksir ve silah malzemesi daha fazlayken diğerinde de gizli plan daha fazla oluyor. Gizli planları hızlı hızlı alırsanız son görevin zorluğu daha kolay oluyor ama elinizdeki imkanlar daha kısıtlı oluyor, ya da tam tersi. Bu da oyuna ufak bir miktarda da olsa strateji ekliyor.

Bütün bunlara ek olarak bir de DEFCON seviyesi var. Devletin üst düzey alarm seviyesini belirten DEFCON, 1 ve 5 arasında değişen seviyelerde olabiliyor. Bir bölümde öldüğünüz zaman, kameralar sizi uzun süre yakaladığında ya da sizi fark eden düşmanlarınız merkeze haber verebildiğinde DEFCON seviyesi yükseliyor. (1 en yüksek, 5 en düşük). Eğer DEFCON 1’deyken bu şartlardan biri gerçekleşirse ve onu da aşarsanız 60 saniyelik bir geri sayım başlıyor ve oynadığınız bölümün sonundaki fırlatma bilgisayarına gidip roketlerin fırlatılmasını durdurmanız gerekiyor. Başaramazsanız ise oyun bitiyor ve “devam” deyip oyununuzu ve trophy şansınızı lekelemek istemezseniz baştan başlamanız gerekiyor. Bazı bölümlerde savunmasız memurlar bulup onlar sayesinde DEFCON seviyesini azaltabildiğiniz gibi bir iksirle de bölümlere başlarken 1 seviye düşürme şansınız var. Oyunda yükleme ekranlarında gerçek soğuk savaşla ilgili bilgiler de veriliyor ve verilen bilgiye göre gerçek hayatta en yüksek DEFCON seviyesi 2 imiş.

Sipere girince oyun third person shooter'a dönüşüyor.

Sipere girince oyun third person shooter’a dönüşüyor.

Son olarak oyunun zayıf halkasından bahsedelim. Yapay zeka! Oyundaki yapay zeka oldukça dengesiz. Susturucu kullanıp sessizce ilerlemeye çalıştığım pek çok bölümde neredeyse büyülü bir şekilde düşmanların beni görüp ateş etmeye başlamasıyla her şey birbirine girdi. Özellikle yetersiz nişan mekanikleri sebebiyle zaten çatışmalar zorken bir de kalabalık bir düşman grubu bir anda mucizevi bir şekilde beni görünce sağ çıkmak oldukça zor oluyor. Bu normalde pek sorun olmazdı ama DEFCON seviyesi oyunu kaybetmenize yol açabiliyorken hak etmediğiniz halde geri sayıma maruz kalıp bölüm sonuna koşturmaya çalışmak oldukça can sıkıcı. Öte yandan bazı durumlarda da önünde taklalar attığınız düşman sizi görmeyebiliyor.

Yapay zeka sorununa rağmen CounterSpy kesinlikle keyifli bir oyun. Mart ayı PS Plus oyunlarından olan CounterSpy PS4, PS3, PSVita, Android cihazlar ve iOS cihazlarda bulunuyor. Üstelik bu cihazlar arasında ortak alım ve kayıtlı oyun paylaşımı gibi özellikleri de var. Türü çok sevenlerin saatler harcayıp liderlik tablosuna girmek için kendini kasacağı, geri kalanların ise bir kere bitirip keyif alacağı bir oyun olduğunu düşünüyorum. Özellikle bu ay PS Plus ile bedavayken herkesin indirmesini tavsiye ederim. Küçük bir oyun oynasam ama keyifli olsa dediğiniz bir gün için birebir. Önümüzdeki hafta bir başka küçük dev oyunla görüşmek üzere, hoşçakalın.