Oyun Geliştiricileri, oyunlarının eSpor olmaya uygun kalite ve özelliklere sahip olmasının yanında pek çok konuda emek, para ve zaman harcamalı. Bir kere yalnızca en iyilerin değil ortalama ve ortalama üstü oyuncuların da varlık gösterebileceği ve ödüller kazanabileceği turnuva ve mekaniklerin üzerine eğilmeli. İçinde bulunduğumuz zamanlar, acımasız. Dolayısıyla bir oyun ne kadar iyi olursa olsun, belirli bir kitleye ulaşması için ciddi bir tanıtıma ihtiyaç duyuyor. Bunlar ciddi emek ve maddi güç gerektiren işler. Tam da bu gerçeklikten ötürü, oyunun teknik gelişiminin dışında tanıtım ve topluluk yönetimi de ciddi zaman isteyen meseleler haline geliyor.
Girişimcilerin ise üzerine düşen görevlerin başında her şeyden evvel eSpor sektörünü ve profesyonel takımları altın yumurtlayan tavuk gibi görmemek var. Bir takım kurmak, oyuncuları bir araya getirmek ve oyunculara uygun şartları sağlamak kolay değil. Ancak yapılan yatırımı “geri çıkarmak” amacıyla profesyonel takımları, markalara “satılacak” ürünler olarak görmek başarıya değil, felakete giden yolun anahtarı. Girişimciler elbette ki maddi kazanç odaklı hareket edecekler, ancak öncelik -her başarılı girişimcinin hedefleyeceği üzere- devamlı, istikrarlı ve sağlam temeller üzerine kurulu bir model üretmek olmalı. Faaliyet gösterilen oyunların olduğu kadar takımların tanınırlığını artırmak, takıma sağlıklı şartlar sağlamak, güçlü ve anlamlı iş bağlantıları/ortaklıkları/sponsorluklar kurmak girişimcilerin harcayacağı emek ve zamanın önemli kısmı.
Sözün Özü
Sonuç olarak, özetle, eSpor’un geleceği; izleyici sayısının artması, oyuncuların çabası, geliştiricilerin ve girişimcilerin becerilerine ve iyi niyetine bağlı.
Önümüzdeki uzun bir süre boyunca eSpor’un tırmanışının devam edeceği herkesin malumu, ancak bu tırmanışın özellikle de Türkiye’de bu yazıda bahsettiğim sağlam temeller üzerinde mi olacağını hep birlikte izleyip göreceğiz.
Bir başka yazıda görüşmek dileğiyle, esen kalın.