Tropico 5, bize bir kez daha güneşli bir adanın yönetimini veriyor ve bu ada üzerinde insan haklarına saygılı (?) ve demokratik (!) bir ütopik (?!) yönetim kurmamızı istiyor.
Tropico serisini bilmeyenler için özetle söyleyelim; oyun ciddi bir biçimde bugün dünyada varolan hemen her türlü politik oluşum ile alay ediyor ve oyunculara “Niçin huzurlu ve adil bir dünyada yaşamıyoruz?” sorusunun cevabını kendince veriyor.
“Allah’ım nereye geldim ben?” diyenler için hemen söyleyeyim, korkmayın bu bir oyun incelemesi. Ancak Tropico serisi –özellikle son birkaç oyunuyla- yalnızca oyuncuya eğlenceli bir oyun tecrübesi sunmuyor aynı zamanda gülünç bir politika eleştirisi de sunuyor.
Diktatörlükler ve komünist rejimlerle alay eden Hollywood komedi filmlerinden hoşlananlardansanız ve henüz Tropico’yu duymadıysanız, emin olun çok şey kaçırıyorsunuz.
Ne Fidel, Ne Chavez… Tropico’nun Yöneticisi El Presidente…
Oyun ile ilgili hiçbir şey bilmeyen birisi dahi oyuna şöyle bir göz attığında derhal, oyunun Küba ve Venezuella gibi günümüz komünist ülkelerinden esinlendiğini anlayacaktır. Oyuna minik bir adanın yöneticisi olarak başlıyor ve kısa sürede bağımsızlığımızı kazanıp kendi cennetimizi yaratmaya koyuluyoruz.
Oyuna başladığımız andan itibaren dikkatimizi çeken ilk şey oyunun sahip olduğu mizahi unsurlar. Tropico 5’i yalnızca bir şehir yönetme simülasyonu gibi oynamaya kalkanlar çok şey kaybeder, çünkü oyunun en güçlü yanı sahip olduğu mizah ögeleri.
Adamızın yönetimine başladığımız andan itibaren dikkat etmemiz gereken pek çok şey ortaya çıkıyor. Yaşayanların refahı, adanın ekonomisi, dünyanın süper güçleri olan büyük abilerimiz ve pek tabi siyasi gücümüz.
Adada yaşayanların yiyeceklerinin olduğundan, barınacak bir yerlerinin olduğundan, bir işlerinin olmasından ve hatta özgürlüklerinden dahi biz sorumluyuz. Yapay zeka tarafından yönetilen halkımızın refah seviyesinin istedikleri noktada olmasına dikkat ediyoruz.
Ekonomik açıdan güçlü olmak ise başarıya giden yoldaki en önemli etkenlerden biri. Adamızdaki kaynakların el verdiği ölçüde endüstriye yer vermemiz gerekiyor ki bu endüstri sayesinde elde ettiğimiz gelirler ileriki aşamalarda hem siyasi gücümüz hem de halkın refahını sağlamak açısından büyük önem taşıyor. Adamızda ürettiğimiz rom, puro gibi ürünleri ticaret yoluyla satarak türlü güçlüklerle kazandığınız paranın, nasıl harcandığını dahi anlamadan beş parasız kalabiliyorsunuz. Bu sebeple de bir gözünüzün sürekli olarak ekonominizde olması gerekiyor.
Oyunda ticari ilişkilerin yanında siyasi ilişkiler içerisinde de olduğumuz süper güçler var. Oyun size ABD ya da Sovyetlere yanaşmak konusunda özgürlük sağlıyor ancak hangi tarafa yanaşırsanız yanaşın bitmek bilmeyen bu güçlerin bitmek bilmeyen ihtiyaçlarına cevap vermek zorunda kalıyorsunuz ki ileri zorluk seviyesinde oynarken kendinizi ip cambazı gibi hissettiğiniz zamanlar dahi oluyor.
Oyun esnasında her ne kadar adanızın mutlak hakimi olsanız da bir darbe sonucu feci bir biçimde hayatınızı yitirebildiğiniz gibi seçimleri kaybederek de politik yaşamınızın sonuna gelebiliyorsunuz. Evet bir diktatör olsanız bile belli aralıklarla seçim kazanmanız gerekiyor ki bu durum hepimize gayet de mantıklı gelecektir diye tahmin ediyorum. Seçimlere hile karıştırarak yalnızca bir noktaya kadar başarılı olabildiğiniz için halkınızın taleplerine ve siyasi eğilimlerine de dikkat etmeniz gerekiyor.
Oyunun mekaniklerini böylece kısaca özetlemiş oldum, ancak bir de oyunun ilerleyiş sisteminden bahsetmekte yarar var. Oyuna ilk olarak İngiltere’nin sömürgesi olarak bir adanın yöneticiliğne atanmanızla başlıyorsunuz ve çok geçmeden bağımsızlığınızı ilan etmenizle oyun gelişme aşamasına geçiyor. Bağımsızlığınızla beraber “Dünya Savaşları” çağına giriyorsunuz. Bu çağın ardından ise Soğuk Savaş dönemi ve Modern Çağ geliyor. Bir bakıma Age of Empires’taki çağ sistemine benzer bir çağ sistemi ama tabiki Tropico’nun kendisine has tasarımı içerisinde yeniden şekillenmiş.
Tropico 5’in Güçlü Yanları
Oyunun güçlü olduğu yanlardan bahsedecek olursak, yukarıda bahsettiğim bir şeyin bir kez daha altını çizmek isterim. Oyunun en güçlü yanlarından bir tanesi mizahı. İngilizce’niz iyi değilse ya da kafa dağıtmak için oyun oynayanlardansanız ve satırlarca yazı okumak istemiyorsanız yine de oyunu oynayıp gayet keyifli zaman geçirebilirsiniz.
Ancak danışmanlarınızın ve görev verenlerin yaptıkları espriler gayet keyif verici ve sık sık yüzünüzde bir gülümseme oluşmasına sebep oluyor. Tüm bu mizahi ögelere kulağınızı tıkayıp oyunu oynamamanız için bir sebep yok, ancak benim tavsiyem bu ögeleri göz ardı etmemeniz. Zaten öyle çok uzun textler de yok…
Oyunun güçlü olduğu bir diğer yanı ise adanızda yaptığınız tüm binalar ve adada yaşayan her bir insanla ayrı ayrı ilgilenip, işletmelerinizin verimliliği ile halkınızın refahını kontrol edebiliyor olmanız. Ecnebilerin “micro management” dedikleri bu mevzu, Tropico’da başarıyla oyuncuya sunulmuş bir araç.
Önünüzdeki seçimleri kazanmak için ne yapmanız gerektiğini bilemiyorsanız derhal halkınızın siyasi görüşlerine ve eğilimlerine göz atıp ona göre onları memnun edecek atılımlar yapabiliyorsunuz. Ekonomik açıdan işleriniz yolunda gitmiyorsa, işletmelerinizin gelirlerini kontrol edebiliyor, işçi kovup kapasitelerini düşürebiliyor ya da uygun gördüğünüz herhangi bir başka önlem alabiliyorsunuz.
Son olarak oyunun ilerleyişi ve adanızın gelişimi de Tropico’da oyuncuyu sudan çıkmış balığa döndürecek türden değil ve bu da büyük bir artı. Oyuna başladığınızda bulunduğunuz çağ itibariyle yapabileceğiniz binalar kısıtlı ve bu da aslında oyundaki çok sayıdaki bina arasında kaybolmamanızı sağlıyor.
Oyunda ilk önce sağlam bir ekonominin temelini atmanız gerektiğini, oyunun sizi kısıtlaması aracılığıyla anlıyorsunuz ve hiç ihtiyacınız olmayan bir binayı oyunun ilk iki dakikasında yapıp mağlubiyete mahkum olmuyorsunuz.
Tropico 5’in Zayıf Yanları
Oyunun güçlü yanlarından bahsettikten sonra, sopayı sakınmayıp, zayıf olduğu yanlarından da bahsetmek gerek tabi…
Oyunu oynarken benim en çok sinirimi bozan şey yol inşa etmek oldu. Oyun bazen ne kadar çabalarsanız çabalayın istediğiniz doğrultuda yol yapmamakta diretiyor. Zaman zaman düz bir yol yapmak dahi mümkün olmazken, kimi zaman binalarınızın yol ile olan bağlantısını düzgün yapmayı başaramayabiliyorsunuz. Küçük bir ayrıntı gibi gözükse de dikkatle planladığınız binalarınızı düzgün yollarla bağlayamamak inanılmaz derecede sinir bozucu olabiliyor.
Oyunun güçlü yanlarından bahsederken belirli çağların olmasından bahsetmiştik. Ancak bu avantaj ileriki çağlara geçtikçe dezavantaja dönüşüyor. Çünkü oyunun ilerleyişi sıkıcı derecede yavaşlayabiliyor. Bunda adanızda yaşayan insan sayısının 600’leri bulmasıyla birlikte yaşanan FPS düşüşlerinin de etkisi var muhakkak, ancak oyundaki yavaşlamanın yanında oyuncunun kendisini ne yapacağını bilemez durumda bulması da önemli bir eksi oluyor.
Bir de son olarak, bir kez galip gelerek oyundan ayrılıp yeni bir oyuna başladığınızda fark ediyorsunuz ki oyun sıkıcı bir biçimde tekrara düşüyor. Özellikle oyunun başlarında çok fazla seçeneğe sahip olmamaktan ötürü aynı şeyleri tekrar etmek durumunda kalıyorsunuz ve ileriki çağlara geçmek zaman aldığından ötürü bu durum uzadığından kendinizi sıkılırken bulabiliyorsunuz.
Son Söz
Tropico serisi Anno, SimCity, Settlers vb. oyunları sevenler için her zaman keyifli bir oyun olmuştur ve türün severleri, bir Tropico oyunundan bekledikleri her şeyi Tropico 5’te de bulabilir. Ancak sanki biraz olsun Tropico’nun yeni bir şeyler denemesinin zamanı gelmiş gibi…
Oyunun mizahi unsurları, oyuncuyu bir kez için bile olsa oyunun campaign modunu oynamaya ikna etmeyi başarıyor; ancak türü itibariyle Tropico gibi oyunların tekrar tekrar oynanabilirliğe sahip olması oldukça önemli. Açıkçası, tekrar oynanabilirlik adına bir takım ögelere sahip olsa da Tropico 5, oyuncunun ilgisini kendisinde tutmayı pek beceremiyor.
Tropico 3’ten bu yana aynı konsepte sahip olan oyunun, kendisinden önceki oyunların üzerine pek bir şey koyamaması da seriyi takip edenler için can sıkıcı. Ancak Tropico serisine Tropico 5 ile girmeyi düşünüyorsanız, uzun saatlerinizi sıkılmadan başında harcama ihtimaliniz de hayli yüksek.