Pek çoğumuzun Sims serisi ile tanışıklığı oldukça geriye dayandığına eminim. Sanal bebeklerin gazete kuponu karşılığında dağıtıldığı bir ülkede, hayatının tamamında kontrol sahibi olduğumuz sanal bir insanın (Nam-ı diğer Sim’lerin) ilgi görmemesi şaşırtıcı olurdu.
Yıllar içerisinde Sims serisi de her yeni oyununda yenilenip gelişerek karşımıza çıktı. Şimdi ise bu seri dördüncü oyunuyla karşımızda. Bu inceleme yazımızda bizler de, oyun ile ilgili artı ve eksileri masaya yatırıp sizlerle paylaşmaya çalışacağız.
Hazırsanız girişi çok uzatmadan esas konuya giriyorum.
Sims Evrenine Hoşgeldiniz! Lütfen Gerçek Hayatınızı Kapı Girişinde Bırakınız
Oyun açıldığı andan itibaren, daha hiçbir Sims oyununu oynamadıysanız dahi yepyeni bir evrene girdiğinizi hissediyorsunuz. Oyun ilk andan itibaren elinizden tutuyor ve sizi, daha sonraları can sıkıcı bir hal alacak olan bir tutorial eşliğinde, karakter yaratma ekranına götürüyor.
Karakter yaratma ekranıyla ilgili bir iki şey söylemekte yarar var. Bir kere Sims 4, karakter yaratma seçeneği konusunda önceki oyunları fersah fersah geride bırakmış. Bu ekranda yaratacağınız Sim’inizin fiziksel özellikleri ve karakter özelliklerini şekillendiriyorsunuz ve hayat gayesini de seçiyorsunuz.
Fiziksel özellikleri yapılandırmak eğer bu tip konularda takıntılıysanız saatlerinizi alabiliyor. Karakterinizin her yerini çekiştirip özelliklerini değiştirebiliyorsunuz. Ancak bu derece çeşitlendirmenin bir sıkıntısı da kontrollere kolayca alışamıyor olmanız. Yanlışlıkla yaptığınız bir değişikliği nasıl yaptığınızı anlayıp geri almanız bile bazen dakikalarınızı alabiliyor.
Karakter özelliklerinizi yapılandımak ise çok daha rahat, keyifli ve basit. Sim’iniz için bir hayat gayesinin yanında birkaç adet de “Trait” seçiyorsunuz. Bu sayede Sim’inizi sanatçı ruhlu bir Sim yapmak da mümkün, sporcu ve atletik bir Sim yapmak da. Seçenekleriniz oldukça çeşitli ve hayat gayenizin de alt dalları var. Örneğin sanatçı ruhlu bir Sim yarattığınızda yazar, ressam ya da müzisyen gibi bir de alt dal seçiyorsunuz. Ben yazar özelliklerine sahip ve yalnızlığı seven bir Sim yaratıp oyuna giriş yaptım.
Evsiz Sim Olur mu? Olmuyor…
Bu yazıyı yazabilmek için oyuna başladığımda, farklı bir şey denemek isteyip evsiz bir sim yapmak istedim. Ancak malesef ki bu mümkün değil. Alengirli yöntemlerle bu iş mümkünse bile ben beceremedim. Halbuki evsiz bir sokak müzisyeni olarak işe başlayıp yukarı tırmanmak ilginç olabilirdi. Neyse, nerede kalmıştık?
İlk Sim’imi yarattıktan sonra mahalle ve ev seçmem için oyun beni yönlendirmeye başladı. Yine tutorial eşliğinde bir takım temel bilgiler anlatılıyor, ancak buradan sonra tutorial biraz sinir bozucu olmaya başlıyor. Bunun sebebi biraz da tutorial ile verilen bilgilerin git gide alakasızlaşması ve çıkan pop up’ların da tatsız olması. Tutorial’ları kapatmaya da oyun izin vermediğinden, en azından bir kez bu tutorial’a katlanmak durumunda kalıyorsunuz.
Tutorial eşliğinde mahalleleri ve evleri biraz tanıdıktan sonra bütçenize göre (ya da tutorial’ın gitmenizi söylediği) bir eve yerleşiyorsunuz ve maceranız başlıyor. Az evvel benim yarattığım Sim’in yalnızlığı seven bir yazar olduğunu söylemiştim, tekrar hatırlatayım çünkü bundan sonraki tecrübelerim karakterimle de alakalı olacak.
Eve yerleşmenin ardından ilk yapmak istediğiniz şey genelde kariyerlere göz atmak oluyor. Çünkü evi döşedikten sonra elinizde kalan para ile çok uzun süre geçinemeyeceğinizi görüyorsunuz. Ancak bu durumun güzel olan yanı şu ki oyun sizi illa ki bir işe sokmaya zorlamıyor. Özellikle sanatçı ruhlu bir Sim’iniz varsa evinizde kitap yazarak, resim yaparak ya da parklarda müzik yaparak da para kazanabiliyorsunuz. Bu yöntem oldukça da çekici geliyor çünkü bu eylemleri yaparken becerinizi de geliştiriyorsunuz ve hayat gayenizi tamamlamaya da yaklaşıyorsunuz.
Sim’imin yalnızlığı seviyor olması bütün gün evde yalnız başıma kalıp kitap yazmam konusunda bana kolaylık sağladı. Bu sayede de gördüm ki ilk Sims’ten bu yana hep baş belası olan sosyalleşme ihtiyacı aşılmış durumda. Sosyalleşme ihtiyacınızı gidermek için çok fazla yöntem var ve gayet de kolay, ancak bunlar esas odaklanmak istediğiniz şeylerden daha çok vakit alıyorlar. Vakit kaybetmek istemeyenlerdenseniz, yalnızlığı seven bir karakter işinizi gayet güzel görüyor. Tabi bu durum zaman zaman sosyalleşmek zorunda olmadığınız anlamına gelmiyor.
Yalnız başıma evde oturmaktan Sim’im sıkılmasa da ben sıkıldım ve bir işe girip kariyer yapmaya başladım. Sims 4’te karakterinize uygun işe derhal başlayabiliyorsunuz. Uygun işi seçtiğinizde terfi almanız için yerine getirmeniz kriterler de karakteriniz ve yeteneklerinizle örtüşüyor ve önlenemez yükselişiniz başlıyor. Kariyer yapmanın bu kadar basit olması bir şeyler başarma hissini azaltan bir durum. Ayrıca hem kitap yazarak hem de kariyerimde yükselerek kazandığım para ihtiyaç duyduğumdan daha fazla olduğu için hiç para sıkıntısı da çekmedim. Bu da üstesinden gelmeniz gereken bir durumun olmadığı hissini yaratıyor.
Tüm bunlara rağmen, aynı hayatımızı sürdürmemiz gibi “Acaba ne zaman terfi alırım?”, “Acaba iş mi değiştirsem?”, “Şu kız bana bakar mı?”, “Dur biraz piyano çalmayı öğreneyim” gibi heveslerle Sims 4’ten çıkmayıp Sim’imizin hayatını devam ettiriyoruz.
Sims 4’te Ne Var, Ne Yok?
Kısaca oyun hikayemden bahsettikten sonra biraz da oyunun mekaniklerine değineyim. Yukarıda Sim’lerin hayat gayelerinin olduğundan bahsetmiştim. Kendi Sim’im yazar olduğundan hayat gayesi bilmem kaç kitap satmak, yazarlığı seviye 10 yapmak gibi şeylerdi. Bunları tamamlarken bir takım puanlar topluyoruz. Bu puanlar aracılığıyla Sim’imize yeni özellikler eklemek ya da iksirler almak mümkün. İksirler bir ihtiyacınızı gidermek ya da gençleşmek için kullanılabilen şeyler. Özellikler ise etrafı hızlı toplamak gibi küçük etkili özelliklerden, uykuya ihtiyaç duymama gibi fazla güçlü şeylere göre değişiyor.
Kulağa ilk başta güzel gelse de topladığınız puanlar sayesinde hiç uyumayan ve tuvalete gitmeyen, bunun üzerine bir de nadiren acıkan bir Sim haline gelmek zaten oyuncuya çok zorluk çıkarmayan Sims 4’ü daha da kolaylaştırıyor.
Sims 4 ile yeni gelen özelliklerden bir diğeri ise ruh hali özelliği. Sim’leriniz bir takım etkenlere dayalı olarak ilham almış, çapkınlaşmış, kendine güveni tam, muzip gibi ruh hallerine bürünebiliyor. Bu ruh hallerinin her birine özel aksiyonlar olduğu gibi bir takım işleri yapmanızı da kolaylaştırıyorlar. Örneğin kitap yazacağım zaman uzun bir duş alarak ilham almış ruh haline büründüğümde aldığım sonuçlar daha iyiydi. Farklı bir ruh haline bürünmek için duş almak, yemek yapmak gibi aksiyonlara girişebileceğiniz gibi etrafınızdaki resimler vb. eşyalar da sizin bir ruh halinize girmenize sebep olabiliyor.
Açıkçası bu ruh hallerini göz ardı ettiğimde negatif bir etkiyle karşılaşmadım; ancak göz ardı etmediğim zamanlar gayet güzel etkilerini gördüm. Tabi bu da bir kez daha beni oyunda aşmamız gereken pek bir engel olmadığını söylemeye itiyor… Sims 4, sürekli işimizi kolaylaştıran mekaniklerle karşımıza çıkıyor.
Sims 4’te değinmek istediğim bir konu da evinizi dekore etme, döşeme ve evinizde tadilat yapma meseleleri.
Tadilat yapmak istediğiniz zaman, sizi biraz karışık gözüken ama kısa sürede alışabileceğiniz bir arayüz karşılıyor. Başta bir oda inşa etmek için bile güçlük çekerken, bir süre sonra istediğiniz her değişikliği kolayca yapabiliyor ve yaratıcılığınızı konuşturabiliyorsunuz.
Evin eşyalarını döşemek ve dekore etmek konusunda bu kadar olumlu konuşamayacağım. Eşyaları konumlandırmak konusunda elbet bir sıkıntı yok, ancak çok ciddi bir biçimde seçenek azlığı var. Bunun da sebebi olarak ilk akla gelen şey gelecek DLC’lerin düşünüldüğü oluyor. Eşyaların renk seçenekleri yeterli düzeyde olsa da, tarz olarak bakıldığında sayı az. Bununla beraber daha önceki oyunlarda olan eğlenceli etkileşimlere girebildiğimiz eşyalar da pek yok. EA’in DLC’lere yaklaşımı düşünüldüğünde, aslında bu pek de şaşırtıcı bir durum değil.
Bu kısmı sonlandırırken bir de gezmek için gidebildiğiniz alanlara değineyim. Parklardan gece kulüplerine kadar sosyalleşmek için çıkabileceğinizi alanlar var. Sims 3’e nazaran çok büyük bir değişiklik gözüme çarpmasa da aynı anda birden fazla Sim ile sohbet edebiliyor olmaktan ötürü bu alanlara birden bir yeni bir dinamizm gelmiş.
Sims 4’ün Teknik ve Performans Karnesi
Sims 4, Sims 3’e göre daha güzel gözüken bir oyun. Grafiksel anlamda bunu öncelikle belirtmekte yarar var. Ancak ikisinin arasında dağlar kadar fark olduğunu söylemek de mümkün değil. Oyunun iyi optimize edildiğini söylemek de mümkün. Kullandığım PC high end bir bilgisayar olmasa da gayet stabil bir biçimde oyun çalışıyor.
Ancak sıkıntılar da yok değil. Örneğin yükleme süreleri biraz uzun ve her seyahat ettiğinizde bir yükleme ekranının girmesinden ötürü bu durum bir süre sonra can sıkıcı olabiliyor. Müzeye de gitseniz, yan komşunuza da gitseniz çıkan yükleme ekranı, sık sık gezip tozacaklar için sıkıntı yaratabilir. Yükleme ekranı belki SSD kullanan oyuncular için daha kısa olabilir, ancak yine de sıkıntı olabileceğini unutmamak gerek.
Oyunda saatin geçiş hızını artırıp düşürme konusunda da bir sıkıntı bulunuyor. En hızlı seçenek olan Ultra Speed, açıkçası pek de hızlı değil ve bu da canınızın sıkılmasına sebep olabiliyor. Aynı problemin Sims 3’ün ilk çıktığı dönemde olduğunu da hatırlıyorum. Yakında bir yama ile bu problemi halledeceklerini umuyorum.
Zamanın akışıyla ilgili bir sıkıntı daha bulunuyor. Normal şartlarda eğer Sim’leriniz işteyse ya da uyuyorlarsa, oyun otomatik olarak zaman Ultra Speed’ten daha hızlı bir biçimde akıyor. Ancak problem şu ki bazen Sim’iniz işteyken eve hizmetçi geldiğinde ya da daha da saçma sebeplerden ötürü bu hızlı zaman geçmesi durumu iptal oluyor ve siz kendiniz bu hızlı moda yeniden geçemiyorsunuz.
Bunların dışında, çok kalabalık ve ışıklı ortamlarda nadiren de olsa FPS dropları yaşanabiliyor. Ancak bu dropların can sıkıcı boyutlara ulaştığına şahit olmadım.
Sims 4 Hakkında Son Sözü Söylerken…
Sims 4’ün oyunculara vaadettiği her şeye değinmeye çalıştım ve artıları kadar eksilerini de sizlerle paylaştım. Tüm bu tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki Sims 4, keyifle alıp oynayabileceğiniz bir Sims oyunu olmuş.
Yazımızda daha öncekilerden farklarını da bir nebze ortaya koymaya çalıştım ve açıkçası benim kanaatim, oyunun artıları eksilerine kıyasla daha ağır basıyor. Oyuncu topluluklarında Sims 4’ün Sims 3’e nazaran fazla gerilediği yönünde tartışmalar dönse de ben bu fikre katılmıyorum.
Evet Sims 4, Sims 3’teki her özelliğe sahip değil; ancak Sims serisini bir adım daha ileriye taşıyan ve keyifle oynayabileceğiniz bir oyun.
Şimdilik benden bu kadar, gerçek hayatı ve tüm dertlerini sizlere bırakıp, Sim’imle, her şeyin gönlümce olduğu bambaşka bir dünyaya gidiyorum…
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere…