Ubisoft büyük bir oyun stüdyosu olmanın şartının oyun yelpazesini çok geniş tutmak ve olabildiğince farklı tür oyunlarla olabildiğince çok insan ulaşmak olduğunu biliyor. Bunun için son yıllarda Tom Clancy isimli oyunlar ile Assassin’s Creed sarmalından kurtulup Watch Dogs gibi popüler farklı türlerde de şansını denemeye başladı. İşte The Crew de bu çabanın bir meyvesi. Ubisoft çoğunluğu 2000’li yılların ilk yarısında olmak üzere bir dizi başarısız yarış oyunu ile yarış türünde de söz sahibi olmaya çalışmıştı. Belki de The Crew ile bu isteğini gerçeğe dönüştürecek.
Eğer bilmeyeniniz varsa The Crew açık dünya bir yarış- MMORPG’si. Açık dünyayı anladık, yarışı da anladık hadi işin MMO tarafını da az buçuk kestiriyoruz da RPG ne ola ki? İşte işin RPG tarafının ne olduğunu da geçtiğimiz hafta katıldığımız kapalı beta sayesinde öğrendik. Fakat oraya dalmadan önce kısaca bir hikayeye bakalım.
The Crew’un hikayesi biraz Hızlı ve Öfkeli’den, biraz da yıllar önce çıkmış ve bence de gelmiş geçmiş en eğlenceli yarış oyunlarında biri olan Need for Speed Most Wanted’dan esinlenilmiş gibi görünüyor. İşi gücü arabalar ve yarışlar olan karakterimiz bir gün abisinin de ölümü ile sonuçlanan bir olaya şahit oluyor ve kirli bir polisin kumpası ile kendini hapishanede buluyor. Gerisini tahmin edebilirsiniz, kötü polisler, kötü polisleri yakalamak isteyen hırslı polisler, bol bol araba, çokça intikam. Biraz tanıdık sanki?
Neyseki oyunun olayı hikaye, senaryo veya karakterler değil. Asıl olay, devasa bir haritada kafana estiği gibi araba kullanmak, sahilden, dağlara, ovalardan, şehirlere gönlünün istediği yere direksiyon sallamak. Oyun ABD’nin doğusundan, batısına tüm bir ülkenin minyatür bir kopyası. New York’tan yola çıkıp, Los Angeles’a kadar dere tepe araba sürmek mümkün. Sırf bir uçtan diğerine yolculuğun kaç dakika süreceğini görmek için oyunun başlangıç şehri Detroit’ten LA’e bir güzergah çizdim ve tüm Orta Amerika’yı geçerek bir yolculuk yaptım. Sonuçta hedefime vardığımda yaklaşık 75 dakika geçmişti. Detroit’in Amerika’nın en doğusunda olmadığını da dikkate alırsak bir uçtan bir uca yolculuk yaklaşık 90 – 120 dakika süreceğini söyleyebilirim. Üstelik bu haritada her zaman yoldan gitmek zorunda değilsiniz. Ay çiçeği tarlası çok mu hoşunuza gitti buyurun dalın bütün araziler sizin. Oyunun arcade’e yakın sürüş mekanikleri de zaten buna oldukça uygun. Yani karşımızda bugüne kadar bir yarış oyununda görmediğimiz büyüklükte bir harita var. Ve bu tamamıyla açık dünyanın içinin de oldukça dolu olduğunu söyleyebilirim.
Peki oyunun açık dünyasını anladık gelelim RPG kısmına. Tahmin edersiniz ki The Crew’da geliştirdiğiniz sürücü olarak siz değil, sürdüğünüz araçlar yani arabalarınız. Ve bu gelişim sadece tecrübe puanı kazanıp bunları dağıtmak şeklinde değil de, bir RPG oyunundan aşina olduğumuz “loot” şeklinde de cereyan ediyor. Oyunda yaptığınız her yarışı veya aktiviteyi başarılı tamamlarsanız araba parçası ile ödüllendiriliyorsunuz. Bu parça arabanın fren tertibatı ile ilgili olabildiği gibi mesela motorla veya diğeri pek çok farklı kısımla da ilgili olabiliyor. Ama hayır maalesef parçaların üstünde rün takabileceğimiz slotlar yok!
Katılabileceğiniz yarışlar ve aktiviteler ise bin bir çeşit. Rampaların üzerinden en uzağa uçma, yolda slalom yapma, dakikaya karşı yarışlar, başka arabalarla yarışlar, drift ve daha pek çok yarış haritanın her yerine dağılmış durumda. Yapacak o kadar çok yarış var ki hangisine gideceğinizi şaşırıyorsunuz. Tabi The Crew’ın en önemli kısmı MMO tarafında. Yani arkadaşlarınızla veya oyun dünyasındaki diğer oyuncularla yapabildiklerinizde. Maalesef bu konuda oyunu çok fazla test etme imkanım olmadı. Beta olması nedeniyle sıkça bağlantı sorunları ile karşılaştım ve bir yerden sonra oyunun haritasında amaçsızca dolaşmak daha çekici geldi.
The Crew 11 Kasım’da Pc, Ps4 ve Xbox One için gelecek. Yani Amerika topraklarını bir uçtan diğerine arkadaşlarımızla tampon tampona arşınlamak için bir kaç ay daha beklememiz gerekecek.